Ketojenik diyet 1950li yıllara dayanan ve ilk olarak epilepsi hastalığının tedavisi amacıyla ortaya çıkmış bir diyet programıdır. Ketojenik diyete karbonhidrat oldukça kısıtlanıp yerine yağlar kullanılır ve orta düzeyde protein alımı sağlanır. Günlük karbonhidrat alımı 50 gram ile kısıtlanarak vücutta keton cisimcikleri dediğimiz oluşum başlar. Keton cisimciklerinin enerji ihtiyacı yağlardan karşılanarak vücuttaki yağ yakımı hızlanır. İşte bu durum ketojenik diyetin günümüzde zayıflama diyeti amacıyla kullanılmasına yol açan nedendir.

Diyetin sürdürülmesi halinde vücutta artan keton cisimcikleri ketoasidoz dediğimiz tablonun ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bu durumun ağır ağız kokusu, aşırı susama, bulantı-kusma, sık idrara çıkma, vücuttan sıvı kaybı, ilerleyen evrelerde ise bilinç kaybı, böbrek-karaciğer-kemikte ciddi hasarlara kadar yan etkileri oluşabilmektedir. Uygulanma esnasında kişinin hekim ve diyetisyen takibinde olup düzenli bir şekilde karaciğer böbrek fonksiyonları izlenmelidir.

Uzun vadede böyle bir diyet önerilmemektedir. Böyle bir diyette karbonhidratın kısıtlanması alınan süt-yoğurt grubu, kurubaklagiller, tahıllar, sebze ve meyvelerin de kısıtlandığı anlamına gelmektedir. Bu kısıtlamayla birlikte vücutta kalsiyum dahil olmak üzere pek çok vitamin mineral eksiklikleri ortaya çıkar. Yapılan birçok çalışma bu diyetin bağırsak mikrobiyotası için de olumsuz sonuçlar doğurduğunu göstermektedir.

Ketojenik diyette günlük 50 gram karbonhidratı somutlaştıracak olursak; bir gün içinde 2 meyve + 1 çay bardağı süt + 1 dilim ekmek tüketiminde toplamda 50 gram karbonhidrat alımı sağlanmaktadır. Bunun dışında hiçbir şekilde karbonhidrat alımının istenmemesi düşünüldüğünde sürdürülebilir bir diyet olmadığı da görülmektedir.

Sonuç olarak, ketojenik diyet epilepsi başta olmak üzere direnç kilolarında da istenen sonucu veren bir diyet şeklidir. Buna rağmen beraberinde doğurduğu ciddi sağlık problemleri nedeniyle uzun vadede uygulanması tavsiye edilmeyen bir programdır. Hekim ve diyetisyen kontrolünde kısa süreli uygulanıp olumlu sonuçlar sağlanabilir. Uzun vadede ise kişinin kendi yaşam şekline uygun tüm besin gruplarının dengeli olarak alındığı bir diyet modeli önerilmektedir.